Etiketler

31 Ocak 2022 Pazartesi


 "Medet, yüreğine kuş koymuşlar da kanatlanıp gidecekmiş gibi heyecanla haber bekliyordu. Bir taraftan çok korkuyor, diğer taraftan bahtıma ne çıkarsa diyerek kadere boyun eğenler kervanında başı çekiyordu. Haber gelir gelmez rahatladı. Abisine haber vermeden düştü Anamur yollarına. Kız istemeye gidiyordu."



 "Annelik, nasıl bir şeydi?  Evlat nasıl büyür nasıl sevilir bilmiyordu. Acısını biliyordu ama adanmışlığa yabancıydı."


 "O zamanlar çocukluğunun kurbanı oldu dilekleri. Çocukluğu ise ona ait olmayan bir nefretin kurbanıydı. Yatır Dede bir daha hiç görünmedi. Küçük kız şimdi dilese dileğini Yatır Dede duyar mıydı onu?

 Bir mucize olsa, çocukluğunu ona geri verseler, iyi olan anıları alıp kötülerin üzerine basarak yeniden büyüse! Mümkün mü? 

 Belki duyardı…"


"Herkesin hayatına ufacıkta olsa dokunur Elifçiğin hikâyesi! Ya okutulmayan kız çocuklarına, ya susmak zorunda kalınan tacizlere, ya aile içindeki bitmeyen şiddete, ya hor görülmeye…


 Birinin çocukluğuna, birinin gençliğine, birinin unuttuklarına, birinin unutmaya çalıştıklarına… Mutlaka bir yerden dokunur Elifçiğin hikâyesi! "


 "Oynadıkları yedi kiremitin izi silinmiş, birileri toplarını kesmiş, saklandıkları gizli bahçeleri açığa çıkmıştı. Sanki büyüklerin eli değmişti çocukluklarının üzerine!"


 "Gözlerini açtı kapattı.  Hayır, gitmedi hala oradaydı. Ağlayarak ellerini gözlerine sıkıca bastırdı, sonra tekrar açtı ama hala oradaydı. Gülümseyerek küçük kıza bakıyordu. Elinde kocaman tespihi çekerek küçük kızın sakinleşmesini bekliyordu. Yatır Dede sanki rüyalara giren aksakallı dede gibiydi. Aslında korkunç değildi ama küçük kız kendine hakim olamıyordu. Uzun bembeyaz sakalı vardı, elinde kocama tespihi, üzerinde yeşil cübbesi, başında ise sarığı vardı.  Küçük kız gerçek mi rüya mı anlamadığı için abisine seslendi ama abisi uymuştu."


 "Gözlerini açıp kapatsa köyünün yaylalarında olur muydu? Doya doya koşsa çayırlardan, buz gibi pınarından kana kana su içse… Anası hastalanmadan önce Emmisinin yayladaki evine giderlerdi. Gülcihan oralarda koşup oynardı. Çocukluğunun en güzel ve en kısa anısıdır yayla."


 "İnsanlar kendi eksikliklerini başkasına akıl vererek kapatır. Annelere ve anne adaylarına bilinçli olarak yapılan baskılar, küçük görmeler, kıyaslamalar devam etmekte ki, toplum güya daha bilinçli! Sürekli ben bilirimciler hala parazit gibi çoğalmakta. Ama Cemile ben bilirimcilere pabuç bırakmıyordu. Abla kardeş gibiydiler, birbirlerin de dinlenen iki yorgun ruhtu onlar... "


  “Belki” dedi Gülcihan! Belki bundan sonra hayal kurabilir hatta gerçekleştirebilirdi.


 “İki can bir olunca, benlik ortadan kalkarmış. Gönül sevdiğini bulunca, kuru dal bile çiçek açarmış…" dememiş mi  Mevlana? Kim bilir belki de…"


 "Artık bütün oyunlarda çok canlıydı.Bazen abisi onu okula almaya gelince oda katılıyordu. O zaman Elif kendini hiç büyümemiş hissediyordu. Birde hıdrellezde…

 İşte o zaman tutuyordu baharın bir ucundan. Saçlarında hercai menekşeleri koşuyordu doyasıya şen kahkahalarla, salıncakla yine gökyüzüne dokunuyordu.

 Hıdrellez sabahı Elif yine eskisi kadar heyecanla uyandı. Eski mahallerine gidecekler konu komşu yine bahçede salıncak kurup oturacaklardı. 


"" Acımasızlığın bütün harfleri dedikodunun alfabesinde toplanmış yeni cümlelerle silahlanıp var gücüyle saldırıyordu. Hele birde dilsizsen suskunsan, hüküm belliydi. İntihara sebebiyete kadar varırdı işin sonu."


"Elif elinin tersiyle akan gözyaşını sildi. En son cümlesi canını çok acımıştı.

 “Düşünsene Abi ben bunca sevgisizlik içinde seni seviyorum diyen herkese inandım!” Diyecekti."



 "Kasımın son günleriydi. İçindeki yaprak dökümüne kayıtsız kalmış yeniden filizlenmek için zamana ihtiyacı vardı. Medet can suyu olacak mıydı? Yoksa için için kurumaya devam mı edecekti?

  Kadere inanıyordu. Ama kendi yazgısında onun dışındaki herkes başroldü. O ise sessizce bu durumu kabulleniyordu. Onların evliliği birbirlerine tutunmuş iki yaralı yüreğin birleşmesiydi. Birbirinde can bulup, beraber ayakta kalacaklardı.  Oysa birbirlerine tutunmak başka, birbirini sevmek başkaydı. "


 "Kadere inanıyordu. Ama kendi yazgısında onun dışındaki herkes baş roldü. O ise sessizce bu durumu kabulleniyordu. Onların evliliği birbirlerine tutunmuş iki yaralı yüreğin birleşmesiydi. Birbirinde can bulup, beraber ayakta kalacaklardı."



 "Bütün iyi niyetlerimi geri istiyorum!

Sabrımın bütün kırıntılarına ihtiyacım var! Artık eyvallah diyemeyeceğim durağa geldim."


 "Büyükler bilmez ama çocuklar bilir. En çok başkalarına göstermek için atılan dayaklar, söylenen sözler acıtır ve sessizce kabullenilir."


"Annelik, nasıl bir şeydi? Evlat nasıl büyür nasıl sevilir bilmiyordu. Acısını biliyordu ama adanmışlığa yabancıydı."


 "Bu küflü dünyada paslanmadan kalmak imkânsızdı. Elif bunu büyünce öğrenecekti. Şimdi ise yüreğinde ilk defa duyduğu öfkesiyle, akşamın kızıllığın da kaybolmuştu masumiyeti. "


” Yaşanılan hiç bir şey geçmişte kalmıyor maalesef. Yapılan şeyler, söylenen sözler, hor gören gözler insanın içini aynı yerden defalarca kanatırken, yıllar sonra denilen keşke bir işe yaramıyor. Vicdan öyle bir kitap ki okuyan herkesin elinde kalıyor!” 


" Çocukların oyununa büyükler girince çocuklarda çıkmak zorunda kalır. Bazıları ise daha çocuk yaşta yetişkin olmak zorundadır. Hayatlarına cehalet hükmeder. Yetişkin çocukların çocuklukları hep bir yerde acı çeker. "


 "Buldu! Elif yok olmanın yolunu susmakta buldu. O sustu daha çok hırslandılar. Daha çok vurdular, hele bak arsıza dediler. O sustu, onlar sinirden delirdiler. Gün geldi Elif konuştu işte o zaman kendi kötülüklerine tahammül edemediler."


"Akşamın alacasında çıktılar yola. Kızıl bulutların arkasına saklana güneşe baktı. İçini çekti. Artık kırgındı güneşe, aya, yıldıza... Kırgındı günbatımına. Elinde değil içi küsmüştü. Gülemiyordu son günlerde. Büyümeyi hiç istemiyordu. Yatır dededen de kesti umudunu. O artık yalnızdı, bunu biliyordu. "


"Ne gerek vardı öyle acı dolu cümleler kurmaya? Elemden kederden bahsetmeye ne gerek vardı? Gözlerinde görünmüyor muydu içinin karanlığı..."


"Daha masal okuyacak yaştaki kız çocukları çabuk büyümek zorunda kaldıkları zaman kendi hikâyelerinde hep figüran kalır. Elif ise hayal dünyasında hala ütopyada yaşayan o masum kız çocuğuydu. Elindeki kitabın sayfasına dalıp hayallerinin peşine takılılıyor; dünyanın en mutlu, en hınzır, en yaramaz, en oyunbaz, en haşarı ve an hayalperest kız çocuğu oluveriyordu. Büyükleri çocukları nereye yönlendirirse çocuklar o tarafa gider. Ama Elif içinden de olsa başkaldırıyordu. O yorganın altında el feneriyle iki sayfa okuduğu kitaplarında büyüklerinin ondan esirgediği her şeye ulaşıyordu. "

30 Ocak 2022 Pazar


 " Bir de hıdrellezde…  İşte o zaman tutuyordu baharın bir ucundan. Saçlarında hercai menekşeleri koşuyordu doyasıya şen kahkahalarla, salıncakla yine gökyüzüne dokunuyordu."


 "Küçük kız yüzünde kocaman gülümsemesiyle, bir eliyle ağzını kapatmış, parmakların ucuna basa basa, sessizce kapıya doğru gidiyordu. Bir adım sonrası özgürlüktü."


 "Bir yerlerde ağlıyorsa insanın çocukluğu dağılır gider bütün gülüşler


 "Ramazan Ayının ayrı bir güzelliği vardır. Sanki bütün insanların üzerine sihirli değnekle dokunur. Beraber yapılan iftarlar beraber kılınan teravihler ve sahura kadar yapılan sohbetler... Sanki daha ilk gün bayramın güzelliği evlerine misafir olur. İftara az bir zaman kala evin her yerini nefis yemeklerin kokusu sarar. Tatlısız geçilmez sofralar. Hep beraber oturulur hep beraber kalkılır. Herkes kendi evinde de olsa sanki birlikte yapılmış gibidir iftarlar…"


 "Cumbasında sardunyalar açan evlerde bambaşka kokar bayram. Kapı arkasında nakışlı yorganı ve basma kumaştan yer yatağı ile her daim hazırdır tanrı misafirlerine, naftalin kokusu sarar sarmalar odayı. Sedirinde oturur dalar gidersin huzurun içine. Elinde demli çayın gözlerinde ağırlanmanın mahcubiyeti… Kendine has kokusu vardır o evlerin! Toprak gibi, biraz rutubet az da naftalin ve duvarında kah kapaklı kah pazen perde ile kapanmış gizemli ahşap dolabın kokusu… O evlerde ağırlanmakta ağırlamakta bir ayrıcalıktır."


 " Çocukların oyununa büyükler girince çocuklarda çıkmak zorunda kalır. Bazıları ise daha çocuk yaşta yetişkin olmak zorundadır. Hayatlarına cehalet hükmeder. Yetişkin çocukların çocuklukları hep bir yerde acı çeker.  "

 

"Eski mahallerine gelince içindeki hüzün daha da büyüdü. Arkadaşları taşınmıştı buradan sanki mahalle terk edilmiş gibiydi. Oynadıkları yedi kiremitin izi silinmiş, birileri toplarını kesmiş,  saklandıkları gizli bahçeleri açığa çıkmıştı. Sanki büyüklerin eli değmişti çocukluklarının üzerine! İçinden koşarak Ekrem bakkala gitmek geldi. Bakkal oradaysa eğer hala açıksa Ekrem Amca onu görünce gülümserse sanki o zaman buradan çocuklunun geçtiğine inanacaktı. O zaman hala Küçük Elif bir yerlerde kalacaktı... "



 
"Bazı insanlara ne kadar ayna tutarsanız tutun kalbinin karanlığı ruhunu sardığı andan itibaren aynadaki suretini görmez. Kötülüğünü kabullenmez, her şeyi bilir hiç kimseyi dinlemez. Değiştiğini düşündüğünüz anda kendini toplar ve bütün silahları ile yenden saldırıya geçer."
 


 "Her yerde kasvetli bir karanlık hakimdi. Gündüz geceye karışmış, gece simsiyah örtünün altında Elif gecenin ortasında kalmış gibiydi. Suçu neydi ki, cezası bu kadar ağır olmuştu.  " 

29 Ocak 2022 Cumartesi


 "Elif büyükler istedi diye büyümek zorunda kaldı. Hayat ondan sorgulamadan yaşamasını istemişti, o da sorgulamayı bırakmıştı. Kimse de Elif ne istiyor diye sormadı. Zamanla oda kendine bu soruyu sormayı unuttu..."


 "Gözlerinin önünde pırıl pırıl güneş, toprak kokusu, yemyeşil dallar, rengârenk ortancalar, papatyalar mis kokulu sümbüller hepsi Elif’le bir olup sema ediyorlardı. Orman yollarında kırmızı başlıklı kıza yol arkadaşı oluyor, Hansel ve Gratel ile kötü kalpli cadının kulübesine kadar eşlik ediyordu. Elif kitapları ile mutluydu. Yatır dede en azından kitaplarını korusaydı…"



 "Maneviyatı tamamdı da, hala içinde bir şeyler eksikti. Hala gece Yatır Dedeyi görmek için dua ediyordu. Bazen düşünüyordu; Yatır Dede geri gelse "dile benden ne dilersen" diye sorsa ne dileyeceğini hiç bilmiyordu. Elif'ten dileklerini çalmışlardı."


 "Allah'ın adaleti ne büyük! Maneviyat denilen şeyin kimde olduğu belli mi? Belki küçümsediğin insan Allah'ın sevdiği bir kuluydu. Ve belki senin sınavında yakındı... "


 "Ah Gülcihan! 

Sükûtün içinde ahları, 

Kimsesizlikle yıkandı günahları, 

Baharın solduğu yerde, 

Masal evinin kapandı kapıları..."


 " Her şey birkaç saniyede oldu. Amcasının ağzından köpükler saçarak gelişini, Babası ile Annesinin şaşkınlıktan bakakaldıklarını o birkaç saniyede gördü. En kötüsü Annesinin ve Babasının onun için hiç bir şey yapmayacaklarını da o birkaç saniyede fark etti. "

 

"Gözlerini kapattı, müziğin dinlendirici sesine kendini bıraktı, aslında yaşadığı şeylerin yaşından büyük olduğunun farkındaydı. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Gün geçtikçe daha da değersizleşiyordu..." 

12 Ocak 2022 Çarşamba

"Kapattı gün yüzü görmemiş ömrünün perdelerini! Kader ilmek ilmek dokudu yalnızlığı, içine işledi kimsesizliği.

Ah Gülcihan!

Kelebek kanadında hayalleri... "
 


 "Gözlerini kapattı, müziğin dinlendirici sesine kendini bıraktı, aslında yaşadığı şeylerin yaşından büyük olduğunun farkındaydı. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Gün geçtikçe daha da değersizleşiyordu. O hıdrellezde koşup oynayan çocuğun çabuk büyümesi gerekiyordu. Büyükler öyle istiyordu."


 Herkes kendi hayatının başrolü ve birilerinin hayatında figüran! Evet, günün sonunda herkes kendi hayatına gidiyor. Ama ya aslında figüranlar, yazgıda kendilerine düşenden daha büyük rol oynuyorsa? 

Birileri kendi menfaatini düşünüp insanların kaderine hükmederken, bir başkası kendi vicdanının temizliği için yazgıyla oynuyorsa?

O zaman kişi kendi hayatının figüranı olmaz mı?

 

O zamanlar çocukluğunun kurbanı oldu dilekleri. Çocukluğu ise ona ait olmaya bir nefretin kurbanıydı. Yatır Dede bir daha hiç görünmedi. Ama  şimdi dilese dileğini Yatır Dede duyar mıydı?

Bir mucize olsa, çocukluğunu ona geri verseler, iyi olan anıları alıp kötülerin üzerine basarak yeniden büyüse! Mümkün müydü? 

Belki duyardı..

Bazen yokluk sarar etrafını.  Sevgi yokluğu, şevkat yokluğu, anlayış yokluğu anlaşılmama yokluğu. O kadar yokluğun içinde varlığını bir türl...