"Gözlerini kapatıp kendini hayallerin kollarına bıraktı. Elinde ip kırmızı bir uçurtma sallandırıyordu gökyüzünde. Arkadaşları Hayriye, Leyla ve bir avuç dolusu çocuk Arnavut kaldırımlı sokakta koşuyor, mutluluk sesleriyle mahalleye can veriyorlardı. Uçurtmayı serbest bırakıp arkadaşlarına katıldı.
"Gözlerinin önünde pırıl pırıl güneş, toprak kokusu, yemyeşil dallar, rengârenk ortancalar, papatyalar, mis kokulu sümbüller hepsi Elif’le bir olup sema ediyorlardı. Orman yollarında kırmızı başlıklı kıza yol arkadaşı oluyor, Hansel ve Gratel'le kötü kalpli cadının kulübesine kadar eşlik ediyordu. "
"Büyükler bilmez ama çocuklar bilir. En çok başkalarına göstermek için atılan dayaklar, söylenen sözler acıtır ve sessizce kabullenilir. "
Selamlar, sevgiler...
"Daha masal okuyacak yaştaki kız çocukları çabuk büyümek zorunda kaldıkları zaman kendi hikâyelerinde hep figüran kalır."
" Belki içinde kelebekler uçmuyordu ama bu yeni yol onun umudu olacaktı. Hayallerini düşündü. Nasıl bir hayat istiyordu? Medet belki iyi bir eş olurdu, belki çocukları da olurdu.
Bugüne kadar yaşadığı hayat ona hayal kurma imkanı bile vermemişti. Kendi kendine gülümsedi Gülcihan, onca hengâmede kendine hayal kuracak zamanı bile olmamıştı."
Bu şehirde hala cumbasında sardunyalar açan evler var!
Dokusu bozulmamış, kente dönüştürülemeyen mahalleleri var. Bahçelerinde hala meyve ağaçları, dallarında şakıyan bülbüller va
"Hayat bütün renklerini kaybetmişti. Onun için tek bir renkten ibaretti. Geçmişi ve geleceği kocaman kapkaranlık bir boşluktu."
Kış mı geldi yüreğine?
Ah Gülcihan!
"Gülcihan Cemile’yi hatırlayınca burnunun direği sızladı. Elif’e döndü baktı, yine yanlış yapmış.
“Ah emsiz KIZ, elinden kör eşek yem yemez. Bak iki ters iki düz yapacaksın. İşte böyle…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder