Etiketler

2 Şubat 2022 Çarşamba


Acımasızlığın bütün harfleri, dedikodunun alfabesinde toplanır. Yeni yeni cümlelerle silahlanıp var gücüyle saldırır. Küçücük bir kıvılcımla koca samanlık alev alır!
Nasıl bir yangına tutuldu gönlün? Hiç sönmeyecekmiş gibi yanmakta...
Ah Gülcihan!

"Büyük yengesi olsa kollarını açar Elif de son hızlar ona koşardı. Kucağına atladığı anda yengesi onu bir güzel döndürürdü ve gülerek ona sarılır boynunu koklardı. Boynunu koklaması Elif’in çok hoşuna giderdi. Evine çıkarıp bir güzel limonata içirir eline bir yumurta tutuşturup annesine gönderirdi. Aslında Elif Leyla’nın kitabında gördüğü renkli yumurtalardan istiyordu ama yengesi ona:

  "Bizim sarıkız renkli yumurtlayamıyor. Aman sende, ne yapacan renkli yumurtayı? Yiyemezsin onları karnında kurt çıkar! Paskalyamı puskalya mı boş ver onları, halis muhlis sarıkız yumurtası bu ” demişti.


"Onların evliliği birbirlerine tutunmuş iki yaralı yüreğin birleşmesiydi. Birbirinde can bulup, beraber ayakta kalacaklardı.  Oysa birbirlerine tutunmak başka, birbirini sevmek başkaydı. Bir yuvayı ayakta tutmak için sevmek gerekmez mi? Medet görür görmez vurulmuştu Gülcihan’a. Ama Gülcihan Medet’i seviyor muydu?"



"Elif O gün annesini ile birlikte çeyizciden renk renk kokalar aldı. Dönüşte Ayşe teyzesine gittiler. Ayşe Hanım, önce kısır yaptı sonra çay ikram etti. Ardından Elif’e zincir çekmesini öğretti.  Baktı Elif kolay öğreniyor,  sutaşı başlayıp eline verdi. Bundan sonra okuldan geldiğinde elinin işini yapacaktı.
 Gece yatağına yattığında sessizce “yatır dede ne olursun geri gel, ben büyümek istemiyorum. Bana yardım et” dedi. Gözlerini kapattı ve sabah düşlediği hayaline sarıldı yattı. Kırmızı uçurtması hayallerinde asılı kaldı."
“Anne bizim evde kukla mı var? Nerede ?” Elif’ti bağıran. Soluk soluğa baktı kızının yüzene. Sanki Hasan biraz önce arkasındaydı, o bahçe duvarına yeni yaslanmıştı. Onu geçmişin içinden çıkran Elif’e sıkı sıkı sarılmak istedi. Bakışlarıyla, kokusunu içine çekip, saçlarını okşadı. Dili ise ona itaat etmeyerek söze ” kukla mukla yok." diye başladı." Bütün evi dağıtmışsın zaten. Nereden çıktı kukla? “ diyerek bitirdi... "


"Karanlık, her yer kasvetli bir karanlık. Gündüz geceye karışmış, gece simsiyah örtünün altında Elif gecenin ortasında kalmış. Suçu neydi ki, cezası bu kadar ağır olmuştu. Mevsimlerden sonbahardı. Dalları kırılmış yaprakları dökülmüştü."


 "Daha masal okuyacak yaştaki kız çocukları çabuk büyümek zorunda kaldıkları zaman kendi hikâyelerinde hep figüran kalır. Elif ise hayal dünyasında hala ütopyada yaşayan o masum kız çocuğuydu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bazen yokluk sarar etrafını.  Sevgi yokluğu, şevkat yokluğu, anlayış yokluğu anlaşılmama yokluğu. O kadar yokluğun içinde varlığını bir türl...